hristiyanligin dogusu ve yayilisi YFgQZdVa
hristiyanligin dogusu ve yayilisi YFgQZdVa

Hristiyanlığın Doğuşu ve Yayılışı

Hristiyanlığın Doğuşu ve İsa

Hristiyanlık günümüzde dünyanın her yerinden kalabalık kitlelerin inandığı bir din olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu din esasında bir din olarak ortaya çıkmamıştır. Hz. İsa bozulan Yahudiliği yenilemek için Yahudilere gönderilmiştir. Bazı hadiselerde bunu kendisi de belirtmiştir. Hz. İsa Yahudi bir toplumda Yahudi olarak dünyaya gelmiştir ve yine Yahudi olarak yaşayıp Yahudi olarak ölmüştür. Hz. İsa’nın öğretileri daha sonraları inananları tarafından yeni bir din haline getirilmiştir. Tabi ki bu öğretilerin din haline getirilmesi süreci de kolay olmamıştır. Havarilerin ve inananların kendi içlerinde ihtilafa düştükleri ve kriz yaşadıkları zamanlar da olmuştur. İncillere göre Hz. İsa çarmıha gerildikten öldükten ve dirildikten sonra bu öğretilerin diğer milletlere de ulaştırılmasını söylemiştir. Böylelikle öğretiler evrensel bir hal alacak ve yeni bir din oluşacaktır. Bu olaydan sonra havariler Yahudi olmayanları da içlerine kabul etmeye başlamışlardır ancak yine de her zaman tereddüt etmişlerdir.

İsa ve 12 Havari Son Akşam Yemeği
Hz. İsa ve 12 Havarisi – Son Akşam Yemeği

İsa’nın Öğretilerini Yayma Çalışmaları

Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra arkasında 12 havarisi kalmıştır. Bu havarilerin isimleri; Petrus, Yuhanna, Andreas, Yakup, Bartalmay, Tomas, Filipus, Matta, Zebedi oğlu Yakup, Yurtsever Simun, Yakup oğlu Yahuda, Yahuda. Bu havariler çarmıh olayından sonra bir cemaat haline gelmiştir ve sık sık toplanıp İsa ile olan anıları ve öğretileri konuşmuşlardır. Sonraki aşama ise bu cemaatin hiyerarşik şekilde örgütlenmesi ve havarilerin çeşitli bölgelere öğretileri yayması için gönderilmesi olmuştur.

Şüphesiz ki bu öğretilerin yeni bir din haline gelmesinde ve geniş kitlelerce kabul görmesinde önemli bir kırılma noktası ise Aziz Pavlus‘un faaliyetleri olmuştur. Aslen Tarsuslu bir Yahudi olan Pavlus’un misyon faaliyetlerine katılması kendisinin belirttiğine göre İsa’nın ona seslenmesiyle ve onu görevlendirmesiyle olmuştur. Aziz Pavlus, Barbanas ile beraber Antakya’da misyon faaliyetlerinde bulunmuştur. Pavlus Antakya’da ilk kiliselerin kurulmasına öncülük etmiştir. Ayrıca yine Hristiyanlığa geçişlerin hızlanması açısından putperestlere tavizler vermiştir. 50 Yılında Kudüs’te gerçekleşen Havariler Konsili‘nde Putperestlere birtakım tavizlerin verilmesi ve birtakım gerekliliklerden muaf tutulmaları kararlaştırılmıştır.

Hristiyanlığın yavaş yavaş yeni bir din olarak ortaya çıktığı bu dönemde önemli bir fikirsel ayrılık yaşanmıştır. Aziz Pavlus’a göre Hz. İsa’nın tanrısal bir yönü vardı ve bunu kabul etmeyenleri inanan olarak saymıyordu. Ayrıca Hz. İsa’ya kurtarıcı bir tanrı olarak yaklaşması putperestler arasında çok kolay şekilde kabul görmesine de vesile oldu ve kendi görüşlerini hızlı bir şekilde yaydı. Yahudi Hristiyanlar ise Hz. İsa’nın tanrı olduğuna inanmıyorlar ve onun bir peygamber olduğuna inanıyorlardı. Ancak Romalılar ile Yahudiler arasındaki bir savaşta Yakup’un öldürülmesiyle beraber Yahudi Hristiyanlar birçok gruba bölünmüşlerdir ve etkisiz kalmışlardır. Dolayısıyla Aziz Pavlus güç kazanmış ve genel olarak onun yorumları kabul görmüştür.

Aziz Pavlus
Aziz Pavlus

Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığa Karşı Tutumu

Hristiyanlığın doğuşu ve yayılışı İslam dinine kıyaslandığında oldukça yavaş ve zorlu şekilde gerçekleşmiştir. Zira Hz. İsa’nın ortaya çıktığı dönemde bulunduğu coğrafyada Roma İmparatorluğu hakim durumdadır ve bölge Romalı valiler tarafından kontrol edilmektedir. Roma İmparatorluğu tüm inançlara ve dinlere hoşgörü ile yaklaşan çok inançlı bir toplum yapısına sahiptir. Ancak diğer inançlara ve dinlere tanıdığı bu hoşgörüyü İsa’ya inananlara göstermemiştir. Roma İmparatorluğu ilk başlarda bu yeni öğretilere Yahudiliğin bir devamı gözüyle bakmıştır. Ancak bu öğretilerin evrensel bir nitelik kazanması ve geniş bölgelere yayılması devleti rahatsız etmiştir.

İmparator Traianus döneminde (98-117) kilise görevlileri tutuklanmış ve yaklaşık 10.000 kişi katledilmiştir. Bu dönem Hristiyanlıkla mücadelenin başladığı dönem olarak kabul edilmektedir. Hristiyanlar, Paganların kutladıkları festivallere ve devletin organize ettiği kurban merasimlerine katılmıyorlardı. Bu durumun tanrıları rahatsız ettiğine ve tanrıların devlete felaketler gönderdiğine inanılıyordu. Ayrıca devletin her türlü başarısızlığı da yine Hristiyanların sapkınlıklarına dayandırılıyordu. Dolayısıyla Hristiyanlar dışlanıyor ve katlediliyordu. İmparator Septimus Severus döneminde (193-211) ise Hristiyanlığa geçmek yasaklanmıştır.

Hristiyanlar üzerindeki baskı ve zulüm dönemi uzun yıllarca devam etmiştir. Daha sonraları Büyük Konstantin olarak bilinecek olan İmparator 1. Konstantin 313 yılında yayınladığı Milano Fermanı ile beraber Hristiyanlara serbestçe ibadet etme hakkı tanımıştır. Bu fermanla beraber Hristiyanlar için baskı ve zulüm dönemi son bulmuştur diyebiliriz. Yine sonraları Büyük Theodosius olarak bilinecek olan İmparator 1. Theodosius döneminde Hristiyanlık Roma İmparatorluğu’nun resmi devlet dini haline gelmiştir. Hristiyanlığın resmi devlet dini haline gelmesinden sonra yeni geniş kitleler Hristiyanlığı kabul etmiştir. Böylelikle Hristiyanlığın yayılışı hız kazanmıştır.